Yola Dair
Beğensen de beğenmesen de herkes kendi yolunda yürüyor. Kimi bir sokakta, kimi bir patikada, kimi bir yokuşta, kimi iki rayın arasında, kimiyse debeleniyor karların ortasında. Tozun toprağın üstünde sürükleneni, çamurların içinde kulaç çekeni saymıyorum bile. Dünyanın üstü, uzayın altı, her yer ve her köşe bu yollarla dolu. Yollar bir yerlerde kesişiyor, bir yerlerde çakışıyor, bir yerlerde koşut. Mühim olan da bunu sürdürmek aslında, koşutsa koşutluğu sağlamak. Zira iki yol koşut oldu mu daha kalındır, yoldan çıkması zordur. Lakin bunu görmek her göze nasip olmaz. Her göze yolunu görmek nasip olmaz, sıkıntı buradan mı doğar? Yol öylece ilerler, yoldan bihaber yolcu üstünde seyreder. Tüm bu kesişmeler, çakışmalar, koşutlaşmalar öylesine, alelade oluyormuş gibi; her an her saniye bu yaşanıyormuş gibi. Halbuki öyle zordur ki iki ruhun birbirine denk gelmesi hele de et giysileri içinde böylesi tanınmazken. Yolcunun umrunda olmaz. Yol insan doludur çünkü, oradan bakınca öyle görünür. H